Polonya tarihi ya da Lehistan tarihi bugünkü Polonya Cumhuriyeti topraklarının tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar uzanan tarihini kapsar.
'daki Oder ve Vistül nehirlerinin boyları tarihçiler tarafından dünyadaki Slav ırkının anavatanı olarak kabul edilmektedir. Buradan Avrupa'nın diğer bölgelerine dağılan Slavlar günümüzdeki Slav-kökenli ulusları oluşturmuşlardır. MS 800 yılına doğru Doğu Slavlar Rusya, Ukrayna ve Belarus'a yerleşmiş, Güney Slavlar ise Sırbistan, Hırvatistan ve Bulgaristan gibi Balkan ülkelerine yerleşmiş, Batı Slavlar da Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya ve Doğu Almanya civarına yayılmışlardır.
Polonyalı bir kral olan I. Mieszko'nun 966 yılında Hristiyanlığı kabul ederek Piast Hanedanını kurması Polonya tarihinin başlangıcı olarak kabul edilir. Polonyalılar 11. yüzyıl boyunca güçlü bir devlet kurdular. Ancak Polonya kralı III. Bolesław'ın 1138 yılındaki ölümünden sonra bu krallık parçalandı. 1241 ve 1259 yıllarındaki Moğol istilaları Polonya'yı daha da zayıflattı. Bu dönemde Polonya büyük bir Alman göçüne sahne oldu. Almanlar bu bölgede 20. yüzyıla kadar varlık gösteren büyük bir azınlık oluşturdular ve Polonya kültürüne geniş bir etkide bulundular.
Hanedanı Litvanya kökenli bir hanedandı. Litvanyalılar savaşçı bir ulustu ve 14. yüzyılın sonlarına gelinceye kadar hala pagan dinlerine inanıyorlardı. Litvanya Grandükü Jagiełło 1386 yılında Hristiyanlığı kabul etti, 11 yaşındaki Polonyalı prenses Jadwiga ile evlenerek kendisini Polonya prensi ilan etti. Böylece Piast Hanedanı sona erdi ve Jagiellon Hanedanı başladı. Hanedanın üyeleri 1377–1392 ve 1440–1572 yılları arasında Litvanya Grandükü görevini yürüttüler, 1386–1572 yılları arasında Polonya kralı, 1440–1444 ve 1490–1526 yılları arasında Macaristan kralı, 1471–1526 yılları arasında ise Bohemya kralıydılar. Bu dönemde genel olarak Polonya ve Litvanya aynı kral tarafından yönetilmekle birlikte ayrı devletler olarak kaldılar. Ancak Polonya kralı II. Zygmunt August'un çocuksuz olarak ölmesi üzerine iki devletin magnatları (soylular) Polonya'nın Lublin kentinde bir araya gelerek 1 Temmuz 1569 tarihinde Lublin Antlaşmasını imzaladılar ve iki devleti bir araya getirdiler. Böylece Lehistan-Litvanya Birliği kurulmuş oldu. Bu tarihten sonra 1795 yılında parçalanmasına kadar Lehistan ve Litvanya tek kral, tek meclis (Sejm) ve tek senato tarafından yönetildi.
Lehistan-Litvanya Birliği, Avrupa tarihinde çeşitli adlar altında tanınmıştır. Bu adlardan bazıları Birinci Lehistan Cumhuriyeti, İki Ulus Cumhuriyeti, İki Ulus Birliği veya İki Halk Birliği şeklindedir (Lehçe: Rzeczpospolita Obojga Narodów). Lehistan ve Litvanya devletlerinin birleşmesi sonucu ortaya çıkan bu devlet 17. yüzyıl Avrupa'sının en büyük ülkelerinden biriydi.
-Litvanya Birliği 1 Temmuz 1569 tarihinde imzalanan Lublin Antlaşması ile kuruldu. Bu antlaşmayla Lehistan Krallığı, Litvanya Grandüklüğü ve Kraliyet Prusyası tek bir devlet olarak birleştiler ve Avrupa'nın en güçlü ülkelerinden biri haline geldiler. Aslında bu ülkeler 1569 yılından önce de işbirliği halindeydiler. Lehistan ve Litvanya 1386 yılında Litvanyalı Jagiellon Hanedanının Lehistan'ı yönetmeye başlamasından sonra aynı krallar tarafından yönetilmekteydiler. Ancak Lublin Birliğine gelinceye kadar kral hariç iki ülkenin bütün yönetim organları ayrı tutulmaktaydı. İki ülkenin ayrı meclis (Sejm) ve senatosu vardı. Kraków ve Vilnius'ta ayrı başkentler bulunmaktaydı. Birleşmeden sonra Krakow'da tek bir meclis ve senato kaldı. Başkent 1596 yılında da Varşova'ya taşındı.
1683 yılındaki II. Viyana Kuşatması'nda Lehistan ordusu çok önemli bir rol oynadı. Viyana düşmek üzereyken Lehistan kralı III. Jan Sobieski 75.000 kişilik bir orduyla Viyana'nın yardımına koştu. Böylece kuşatma başarısızlığa uğradı. Ancak bu tarihten sonra Lehistan gitgide zayıfladı. Lehistan sayesinde Osmanlı egemenliğinden kurtulan Avrupalı devletler bu zayıflıktan yararlanarak Lehistan'ı kendi aralarında bölüştüler. 1772-1795 yılları arasında üç kademede gerçekleşen bölüşmelerden sonra artık Polonya diye bir ülke kalmadı. Osmanlı Devleti Polonya'nın parçalanmasına karşı çıkan ülkelerden biriydi. Hatta 1768-1774 Osmanlı-Rus Savaşı Rus çariçesi II. Katerina'nın Polonya'nın işlerine karışmasından dolayı çıkmıştı. Ancak Osmanlı Devleti bu savaşı kaybedince 1772 yılında Polonya'nın çeşitli bölgeleri Rusya, Avusturya ve Prusya arasında paylaşıldı. 1793 yılında Rusya ve Prusya tekrar Polonya'nın geride kalan bölgelerini ikinci bir defa aralarında paylaştılar. Bu paylaşımdan sonra artık Polonya'nın çok küçük bir kısmı bağımsız kalmıştı. 1795 yılında Rusya, Prusya ve Avusturya aralarında bir anlaşma yaparak Polonya'yı tamamen ortadan kaldırmaya karar verdiler. Bu işlem tamamlandıktan sonra Polonya Avrupa haritasından silindi. 18. yüzyıl boyunca Polonyalılar Rusya, Almanya ve Avusturya'nın egemenliği altında yaşadılar. Osmanlılar bu durumdan hiçbir zaman hoşnut kalmadılar. Bağımsızlığını yitiren Polonyalılara yardım elini uzatan nadir ülkelerden biri oldular (Bakınız: Türkiye-Polonya ilişkileri). Polonya'daki bağımsızlık hareketlerini desteklediler, Polonyalı göçmenlere kucak açtılar. Hatta İstanbul yakınlarında Polonyalılar için Polonezköy adında bir köy kuruldu.
Polonya ancak 1918 yılında Versay Antlaşması sayesinde tekrar bağımsızlığını kazandı. Cumhuriyet ilan edildi ve I. Dünya Savaşı kahramanı Józef Piłsudski 1930'ların ortalarına kadar Polonya'yı yönetti.
Versay Antlaşması'na göre nüfusunun % 95'i Alman olan Danzig (Gdansk) kenti özerk bir kent haline getirilmişti. Ancak bu düzenleme Almanya'nın elindeki Doğu Prusya ile Almanya'nın geri kalan kısmının bağlantısını kesmiş oluyordu. Almanya Polonya'dan Danzig kentine bir ulaşım koridoru sağlamasını talep etti. Ülkeler üstü statüde kabul edilecek olan bu koridorda Almanya, geniş bir karayolu ve çift hatlı bir demiryolu inşa edecekti. Böylece Danzig Sorunu ortaya çıktı. 11 ay boyunca Polonya hükûmeti Almanya’nın bu talebini sürekli olarak reddetti. Almanya ile Polonya arasındaki gergin ilişkiler izleyen olaylarla tırmanırken, İngiliz başbakanı Neville Chamberlain 31 Mart 1939 da Avam Kamarası’nda yaptığı bir konuşmayla, Polonya’nın bir saldırıya uğraması durumunda İngiltere ve Fransa’nın ellerindeki tüm olanaklarla yardım edeceğini tüm dünyaya ilan etti.
Bu gelişme Hitler’i, iki cepheli bir savaştan kaçınabilmek için Sovyetler Birliği ile bir saldırmazlık paktının yollarını aramaya yöneltecektir. 24 Ağustos 1939 akşamı Almanya ve SSCB arasında Saldırmazlık Paktı konusunda görüş birliğine varıldı. 1 Eylül 1939 günü de Alman Hava Kuvvetleri Polonya sınır birlikleri üzerine saldırıya geçti. Rus birlikleri ülkenin doğu sınırlarını geçmiş, ilerlemeye başlamışlardı. Polonya ordusunun zaten neredeyse tümü kuşatılmış durumdayken ikinci cepheyi açacak kuvvetleri yoktu. SSCB böylece Polonya'nın petrol bölgesini elde etmiş oluyordu.
Polonya’nın Almanya’nın eline düşmesinden sonra Polonya Nazi terörünün ilk kez sahnelendiği ülke oldu. Alman-Sovyet Saldırmazlık Paktı ile Baltık ülkeleri Sovyet kontrolüne bırakılınca yaklaşık 86 bin Alman’ın bu ülkelerden boşaltıldığı biliniyor. Bu Almanlar, “temizlenmek” için tutuklanan Polonyalıların yerlerine yerleştirilecektir. Her Alman için iki Polonyalı’nın Polonya topraklarından alınması gerekmektedir. Polonya’daki Auschwitz toplama kampı, tüm toplama kamplarının en bilineni, en yoğun ve akıl almaz şiddetin uygulandığı toplama kampıdır. Yarım milyon insan açlıktan ölüme terk edilmiş, 2.5 milyon insan da bu kampta çeşitli yollarla öldürülmüştür.
II. Dünya Savaşı'nın bitmesi üzerine Yalta Konferansı'nda alınan kararları uygulamak üzere Haziran 1945'te Polonya'da geçici bir hükûmet kuruldu. Yalta Konferansı'nda seçimlerin serbestçe yapılması öngörülmesine rağmen Ocak 1947'de yapılan seçimler Polonya Komünist Partisi'nin baskısı altında yapıldı ve komünistlerin zaferiyle sonuçlandı. Polonya Halk Cumhuriyeti ilan edildi. Polonya hükûmeti Stalin'in baskısıya ABD'nin önerdiği Marshall Planı'nı redderek Comecon'a katılma kararı aldı. Soğuk Savaş dönemi başladı. Polonya bu dönemde Doğu Bloku'nda yer aldı. 1953 yılına kadar Polonya Stalinizm'in baskısı altında yaşadı. SSCB'de Kruşçev'in işbaşına geçmesiyle Polonya'da Destalinizasyon dönemi başladı. Ancak Soğuk Savaş bütün hızıyla devam etti. Batı Bloku'nun NATO'yu kurması üzerine Doğu Bloku ülkeleri de 14 Mayıs 1955 tarihinde Polonya'nın başkentinde Varşova Paktı'nı kurdular.
1980'li yıllarda SSCB'de başlayan Glasnost ve Perestroyka akımları Polonya'yı da etkiledi. Gdansk tersanelerinde başlayan grevler tüm Polonya'ya yayıldı. Grevcilerin kurduğu Solidarność (Dayanışma) sendikasının başına geçen Lech Walesa 1983 yılında Nobel Barış Ödülünü kazandı. 1989 yılında komünist hükûmet seçimlerin serbestçe yapılmasına razı oldu. 4 Temmuz 1989'da yapılan seçimlerde Solidarność büyük bir zafer kazandı. Ayrıca 9 Aralık 1990 tarihinde yapılan başkanlık seçimlerini Lech Walesa kazandı. Polonya 1999 yılında NATO'ya, 1 Mayıs 2004'te de Avrupa Birliği'ne katıldı.
1989 yılından bu yana Polonya Sosyal demokrasi ile yönetilmektedir. Bazen Üçüncü Polonya Cumhuriyeti adıyla da anılan iki meclisli bu sisteme göre yasama görevi 450 üyelik bir Alt Meclis (Sejm) ve 100 üyelik bir Senato tarafından icra edilir. 1997 yılında hazırlanan bir anayasayla yönetilen Polonya'da yürütme görevi ise devlet başkanı, başbakan ve bakanlar kurulu tarafından üstlenmiştir.
Orijinal kaynak: polonya tarihi. Creative Commons Atıf-BenzerPaylaşım Lisansı ile paylaşılmıştır.
Ne Demek sitesindeki bilgiler kullanıcılar vasıtasıyla veya otomatik oluşturulmuştur. Buradaki bilgilerin doğru olduğu garanti edilmez. Düzeltilmesi gereken bilgi olduğunu düşünüyorsanız bizimle iletişime geçiniz. Her türlü görüş, destek ve önerileriniz için iletisim@nedemek.page